İçerikler kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz, alıntı yapılamaz. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde tüm hakları saklıdır.

30 Ekim 2015 Cuma

Ardımızda Kalanlar

Adını ne koymalı ardımızda bıraktıklarımızın, ne kaldı dünden bugünü zayi olanların dışında… Yaralarımız kabuk bağladıkça yeniden kanattıklarımız yas mı hicaz mı derken sebepsiz ulu orta kalışlarımız yaşamakla ölmek arasında saklanışımız, yüreğimize değil de rüya ya aldanışımız neyin gerçeği.
Tamda vuslattayım işte bir yanım yangında bir yanım hayatta ortası yok mudur bu sırrın kâh yalanım kâh gerçek bazen  avuçlar açılmış bir buruk yüreğin duasındayım bazen ölümün eşiğinde sancılarım tıpkı benim gibi bir var bir yok bu âlemde ezeli bir gerçeğimiz var gerisi inandığımız masum bir hikâye.

Adını bir türlü koyamadığım bir masalın lâl ulağıyım düşle gerçek arasında  yürekle nefs arasında esikteyim ben bir meçhulüm ezeli.

25 Eylül 2015 Cuma

Yürek İhtidali!



Sevdanın can acıtan yanı, yaşadığımız bu duygunun, hissin  başımıza gelebiliyor olmasıdır! Aşkı yaşamak, bize yüreğe, nefse sahip olduğumuzu fark ettirir… Yaratan insanın yüreğini ve kılcal damarlarını ince ince sızlatan aşkı yaratmıştır.
”Yüreğimizde”, çünkü o aşk ‘hayat’ dediğimiz alanda yeri olmayan bir ecrindir biz âdemoğluna…
Öylece bir yerdeyim işte. Vazgeçmekle direnmek arasında… Akla karanın tam ortasındayım. Kaybetmenin arifesinde,yeni bir hayatın eşiğindeyim, kalsam canım yanacak, gitsem hayatım.!
Yüreğin gittiği yönü bilmek hikmet’tir ve bu Yaratan’ın uhdesinde olan bir bilgidir.
Aşk’ın tamamına erişmek mümkün değildir… Yine de sevdanın içinde var olmak için yüreği dinlemekle mümkündür.
 

 

18 Ağustos 2015 Salı

Sensiz Ölüm Aşk


 Aşkın zamanı, yeri yoktur “bazen insanların hayata gelme sebebi sadece aşkı yaşamaktır”. Aşk yakar, kül eder; onu taşıdığın müddetçe küllerinden yeniden doğar.
Şimdi yüreğim de ne var biliyor musun orada acı var, orada aşk var, orada kırgınlıklar var, külleri” tamamıyla sen kokuyor.

 “Gecikmiş bir gizlemi, Birikmiş bir özlemi Sakladın mı..
Gelmeyecek bir gideni, Olmayacak bir nedeni Bekledin mi.. ”

 Ne zaman ben olup yanacaksın aşkın ateşinde.
Sensiz Ölüm Aşk...

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Eskiden


‘Eskiden’ sözcüğünün geçtiği yazılan her şeyde bir geçmişe dönüş arzusu olur.
Kalbimizi elimize alıp gururla yürüyebilsek ve düşsek de kalkıp yola devam etmeyi, kaybolduğumuz yollarda kendimizi bulmayı başarabildiğimiz vakit bu kadar incitmezdi bizi eskiden kelimesi.

“Biz ne olmak istediysek onu olamadık… Daha ziyade ne için çaba gösterdiysek onu olduk”
Her dizimizdeki yara deneyimdir… Aslında

Zor ’un karanlığında yürüyen seyyahın, geri dönüşü daha çok emek ister. Ama büyük de bir umut yaratır! Sırf bu aydınlığa varmak için, karanlığı deneyimle meyi seçen seyyahlar dahi vardır…
Kalbimizin karanlığı seçtiği zamanlarda ödenmesi gereken bir bedel, yarensiz yürümekten ürkeceği yollar vardır. Kısacası, ”Yüreğinin Yolu’nu” kaybetmeyen kimse aslında zayide değildir…

Kaybolacağım diye korkarken, ait olduğumuz yeri buluruz…
Ama insan ”Yürek Yerine Nefsi Seçer!”

Oysa hayatın senaryosu öyle keyifli labirentlerle örülüdür ki, insan kaçarken yakalanır, yitirirken bulur, kazanırken kaybeder… Yüreğimizde var olanlar bizi varılması gereken kapıya bir şekilde çıkartır… Biz özümüzü arkada bırakıp, hevesimize doğru koşarız. Bu isyan ve inkârı artırıp kaybolmak ya da cesaretimizi toplayıp kendi gerçeğimizle yüzleşmek arasında kaldığımız araftır aslında.

Biz Ademoğulları baktığı yerde kendinde olmayan hiç bir şeyi göremezmiş...
İnsan zihniyle aldanır, yüreğiyle anlar, seyyah olup sırata düşer ve başladığı ya da bıraktığı yere döner.

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Bir Temenni Bir Yoksulluk

Her canın natamam düşleri, yaşanmışlıkları hatırları vardır.

İnsan incinmekten korkar! Ama insanın en büyük derdi, zaten gerçeğinden bihaber olması değil midir?
Ezeli olan zamandan bu yana devam eden öz değer sorunlarımız, sevilmek ve değerli olmak için seçtiğimiz yöntemler, başkalarına değer verirken takıldığımız gerçekler, benimsediğimiz natamam duygular... İnsan hayatının değerini insanlardan aldığı tepkiler ve yaşadıklarından geriye kalan sonuçlar ile yargıladığı zaman olumlu ya da olumsuz yönde kendine dair yansımalar düşer birer birer önüne...

Hayatın kendini tekrar eden döngüleri vardır.
İnsanın gözü ileriye dönük olsa da, gönlü geçmişe takılıdır...

Gerçekte Ben Kimim? Beni Değerli Kılan Nedir?

Hiç bir yaşanmışlık, hiçbir can kırıklarımız, içimizdeki bize bizim kadar engel değildir. Hayat bize tam istediğimizi değilse de, bir şekilde asıl ihtiyacımız olanı getirir… Gerçek olan ne tepkilerdir, ne görünürdeki sonuçlar. Asıl olan bizim eksik olduğuna inancımızın olduğu eksiklerin gerçekten bizde eksik olup olmadığını keşfetmemiz değilmidir!

”Kalbinden başkasına UYMA Kimseyi üzmeye KIYMA Hayat seni buna zorlasa da…”
Bu yaşananların ardında kalan ya can acıtan hatıralarımız,  ya da umutla sarıldığımız temennilerimiz olacaktır. UNUTMA!! Yürekte her ne varsa izdüşümüdür HAYAT.

22 Temmuz 2015 Çarşamba

Sevmek İçin Bilmek Gerekir...

 
Sen Dünyaya Gelmeden aşk yüreğine işlenmişti...  Aşkın can kırıkları bende, tebessümü sende kaldı. Anlatmaya hiç yakışmıyor aşk. Aşkın âlemlerin seslenişi olan tefekkür.Yolum bir kere Aşka düştü içinde aşk olmayan cümleleri yazmakta,anlamakta zor.
Elbette Aşkın takvimi olmaz, seni çıkarırsam benden…
Doğumuma ve ölümüme işaret düşen o iki rakamım hayat bir ucunda başlayıp diğer ucunda sonlanan bir hikâyeden geriye başka bir şey kalmıyor.
 Aşkı yazmak yalnızca bir benzetilmedir.
 Sakin ol kalbim, şafak sökene dek sakin ol. Sakin ol kalbim ve kulak ver sesime.
 
"Sevmek için bilmek gerekir" sevda vehbidir bedeli yürekle ödenir…

14 Haziran 2015 Pazar

Meddah Anlatıyor Sen Dinliyorsun



Her yüreğin bir hikâyesi vardır...
Seni hikâyeme, yaşadığım hikâyelere davet ediyor; yüreğim, nefsim ve zihnimle tanışmanı istiyorum. Gel hadi, hikâyelerimi öğren...
Bazen hayat o güne kadar sunduklarını kumsala vuran dalgalar gibi elimden aldı. Hikâyemi kaybetmenin ıstırabı, akıntıya kapılmış sürüklenmiştim... Bir an durup geçmişime baktım ve orada herşeyi gördüm, ama ben yoktum.

Seyyah olmuş ruhum serzenişi bitmiyor yüreğimin. Adını koyamadığım bir zamanenin aciz yolcusu, isyana varan kelamın tek sahibiyim âleme yolcu âdemoğluna bir meddahım her yanım har…

 Eşiklerim bir bir yıkılıyor sükût sırrını saklıyor yaşamda. 
Hüzünlü bir takvimle geçiyor vakit, umutla çevrili bedenim ama değişmiyor mevsimler ve hep aynı teselliyi aynı ağıtı söylüyor yüreğim hakikatten“ yüreğimdeki, zihnimdekiler neyin izdüşümleri ...”

Tüm örselenmişliğine inat son çırpınışıdır yüreğimin bana söylediği. Bin defa söyler: Beni dinle Milyon defa: Asla vazgeçme. Son kez atacağını bilse bile: hikâyeni yaşamaya devam et.

İnsanoğlunun var oluşundan bu yana hikâyesi her daim var olmuştur. Her insan bir masala ihtiyaç duymuş, ancak kimisi okumuş kimisi yazmış, kimisi de hikâyesinin ne olduğunu dahi bilemeden yaşamış gitmiştir. Kimi de hikâyesini yaşamasına rağmen bir türlü bunu sonsuza dek sürdürememiş, bir şekilde masal bitmiş ve sonunda yalnız kalmıştır. Aslında her hikâye bitmeye mahkûmdur. Çünkü hikâyeler sonsuzluğu sevmez. Hikâyeler nihayetinde zamana yenilir ve biter. Yerini ya bir başka Nefsin hikâyesine bırakır ya da geride bir iz dahi bırakmadan her şeyini alıp gider ve bir daha uğramamak üzere çıkar hayatımızdan… "Her Hikâye Yalnızlıktır"

Hikâyemin bittiği ve hikâyemin başladığı yerdeyim.
Üşüyorum.
Hayata yüz çevirmiş birer; Meddahız.

Gerisi hiçlik, gerisi yokluk…
 

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Zamanın Bahçesinde Düşler


Eski dilde vuslat, dem şimdi ise zaman ismi değişti ama yaşananlar, birikenler, yarına dair dualar, geçmişteki pay çıkardığımız yanlışlar, doğrular değişmediler. Hep düşlemekle, istemekle, çabalamakla tabi kılındık.
Belki de nefs adını taktığımız bilinmeze aldandık ardına saklandık. Uzun hikâye azizim belkide olamayana inandık. Baki bir bilmecedir hayatın içinde yarın, bilmediğimiz rastlamadıklarımıza rastlamak kaderimizin yollarımızı kesiştirdiği her ne varsa kapımızı aralık bırakıp bazen isteyerek bazen istemeden can konağımıza davet ettiğimiz yarenlerle selamlaşmak ahtı vefa gösterip can kırıklarımız bir yana bırakıp geleni kucaklamak.

Hayatın ne olduğunu bilsen dahi yaşayacaklarımız var, yani göreceksin hayatın, niçin bunları verdiğini anlamaya çalışacaksın. bazen hayat, insanın özünde göremediği, görmediği gerçekleri daha çok açığa vurur…
Mevla’nın dediği gibi…
Her şeyin sırrı “Sabırdır”….
Acıya sabredersin adı”Metanet” olur…
Açlığa sabredersin ad”Oruç” olur….
İnsanlara sabredersin adı “Hoşgörü” olur…
Dileğe sabredersin adı “Dua “olur….
Duygulara sabredersen adı”Gözyaşı”olur…
Özleme sabredersin adı “Hasret olur….
Sevgiye sabredersin adı “Aşk” olur….


İzi kalır ya cümlelerin, cümlesiz kaldım ben! Kelimelerim başıbozuk şimdi. Harflerim darmadağın! Alfabeye sahip olmak yetmiyormuş meğer!
 
Yarım kalmış bir hikayenin son cümlesi; Yarım kalan cümlelere rastladığımız bir vakit. Müebbet hayat cümlesinde tutsak kalıp rastladığımız tek kelime “Sabırdır”….

1 Nisan 2015 Çarşamba

Kalbi Bir Dua



Bugün sev beni başka bir zamanım yok. Bana anlat hiç tatmadığım hep aradıklarımı bugün sana dair olan düşlerime rüyalarıma renk ver, yaşanan güzellikleri göster neşeden senin için akan gözlerimin yaşına dokunma bırak aksınlar. Yüreğime koy elini sadece hisset seni sevdiğimi, sana yazdığım şiirleri oku, dile gelmeyen her ne varsa gör gözlerimde.
Omzuna başımı koyup sevdaya karışmama seninle bir canmış gibi hissetmeme sebep olan yaradana edilen dualara.

Sana  dair olan sevda duasına âmin de yeter.

14 Mart 2015 Cumartesi

Yürü Ki Yol Usansın...


Umut elden gelen değil sadece biz insanların zihninde var ettiği bir temennidir.
Her nefsin kendi tercihi olan bir yolu var; bazen çok canımız yansa da yürümekten vazgeçmeyeceğiz düştüğümüzde sadece dizlerimiz değil kalbimizin de acıdığı deneyimler tadacağımız bir yolumuz…
Başkasının tercihleri onların yollarını çizecektir. Bizim tercihimiz ise onların değil bizim yolumuzu gösterecektir.
Bazen mutluluğa kucak açıp mutlulukla karşılaşacağımız tebessümlerimizin kahkahalara arkadaşlık ettiği mahcup değil parlayan gözlerimizle geleni karşıladığımız bir yolda yürüyeceğiz…
Eninde sonunda tercihlerimizin yada bizim hayırlısı dediğimiz ardındaki şerri görmediğimiz bir yolda yürümeye devam edeceğiz. Yeni deneyimlerin bu yolda karşılaşılanların hepsinin bize öğretecekleri yâda gösterecekleri var. Yürüdüğümüz yol, istikamet ne olursa olsun…
Olmayacak işe denilen âmini,
Kaybetmek korkusuyla yapamadıklarımızı,
Verilen şifayı almayı,
Görmeyenin gözüne sokulan parmağın can acıttığını,
Gösterecek tercih ettiğimiz sırat. Hep ama hep kalbimize dokunacaktır. Geçmişte yürüdüğümüz yol, yeni tercihimiz olan yolla aynı istikamete çıkmaz!
Yürüdüğümüz, çabaladığımız ve bilmediğimiz yolda peki ne düşer insanın payına, Sorun şu ki; gördüklerimiz, bildiklerimiz, varsaydıklarımız, beklediklerimiz, zaruri gördüklerimiz ile YOL arasında bir uyuşmazlık var. Oysa koşullar ya da sonuçlar umduğumuz gibi olmadığında da, bizim yine olmasını umut ettiğimiz şeyler için çaba göstermek gibi bir seçimimiz vardır.
UNUTMA!!
 Zaman miadını tamamlanmış olanları götürür ve aldıklarının yerine, ”BİZİM” için yeni güzellikler getirir. Yürüdüğümüz yolun bize öğreteceği bir şey vardır, tıpkı umutla umutsuzluğun kesiştiği bir yerlerde arafta kalıp...
Umutsuzluktan umudu öğrendiğimiz gibi. Her ilkbahar sonbaharın ardından gelir.

7 Mart 2015 Cumartesi

Hoşgeldin Kadınım(8 Mart Dünya Kadınlar Günü )


Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...


Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.

                                   Nazım Hikmet Ram

4 Mart 2015 Çarşamba

Herkesin Hikâyesi Aşkla Başlar…


Bazen sevmek, sevilmek, umut etmek ve mucizelere inanmak gerekir…
Aşk'ın Sen Hali 'Seni sevmek ateşe dokunmak bile bile ...'
Her yer ve tüm zamanlar, vuslatlar seninle dolu.
Ömrüm ömrüne emanet, İçim dışım sen.
Sol yanımda sen olmasaydın, aşktan bu kadar anlamazdım.
Aşk iki kişiliktir. Seveni ve sevileni olan Biz seninle, tek gerçeğiz.

3 Mart 2015 Salı

Kendi İçimizdeki Sık Sorulan Sorular


Hadi bu sorulara dürüstçe ve kendin olarak cevap ver…
Hayat yaşadığın kadar mı sahicidir? Sürekli belki yarınla mı geçer hayat. Bir gün olur belki ne dersinle mi biter her cümle. Hep düşlenenler mi fazladır yoksa yaşadıklarımız mı eksiktir…Herkesin bir öyküsü vardır ya öyküsüz kalırsa insan? Sadece inanmak mı istiyoruz bir tek kendimizin yarım kalmadığımıza

Çocukluğumuzda kaybettiğimiz gamzelerimizin nerede olduğunu biliyor musun?
En nihayetinde ruhumun derinliğinde teslim olduğum yok oluşlara, İçimizdekilerin yavaşça yıkılışı izliyoruz nidalarımızı yutarak gözyaşlarımı teslim olarak…

Beni, bizi kaybetmenin matemi ve sessizliğini içimizdeki yıkılışların sesi ürpertiyor beni ya seni? Yaşam yitirilmiş bir cümlemi, Zaman içinde var ettiğin kendini sonra kendi cellâdına dönüştürmek midir?
Yoksa sadece insanlara sunulan bir var oluş nedeni midir?
Senin hala içine akıttıklarından, sakladıklarından bir nefeslik yerin var mı?

26 Şubat 2015 Perşembe

Hayat Çetelesi ...


Sendelediğim ve kaybettiğim içinde var olamadığım birçok hikâyem var tıpkı senin gibi.
Bir hayli kara vakitlerim ve çizgi çizgi düşlerim oldu karaladıklarım kalemle, zihnimin, fikrimin ve ruhumun ortak paydası olması kadar çıkarsız ve kendimden öte bir Sebep aramadım arayamadım kendi ışığımın süzmesinde kendi hikâyemin satir aralarında kendimi aradım...

Gün geldi vakit tam üstüme gölgesini düşürdüğüne inandığımda kayıplarımla beraber hayallerimin de usulca yandığını fark ettim. Hayatımın zembereğini kırıp durdurmak istiyorum o akıp giden vakti...
Anlatmak istediğim ama anlatamadığım o kadar çok şey var ki...

 Gözlerini kapatıp ne kadar şey düşleyebilirsen o kadar yaşanmış, bir o kadar unutulmuş, yazılmış, çizilmiş, irdelenmiş ve düşlerin kadar büyük hüzünlere, hatalara, sevinçlere sahibim.
Birçok hikâyede beni bulabilirsin ama benim hikâyemi benden dinlemelisin. Ne kadar çok beklenen ve bekleyen bilinmeyenlere sahibiz fikrin var mı? Dedikleri gibi yoksa tarih tekerrürden mi ibarettir daima yinelenen hayatin ardışık serüveninde yaşamaya ve anlamaya mı çalışıyoruz Riyaziye hesabına dökersem, Beni ve bendekileri eşitsizliklere varıyorum sürekli teoride kolay ama gerçeklerde sendeliyorum.

Umutlar bengidir, yarın çorak, düşler mahcup....
Bazen akıldakiler ziyan belki günahlara varıştır. Umutlarım  ağır yaralı düştüğüm savaşlardan.

Yıldızların her gece azaldığı sırat misali arkamda hiç iz olmayan ateş ortasında öksüz kaldığım sessiz ve kimsesiz bir yol sırf kendime rastladığım zerdali karası yollarda düşlerin o beyazını aradığım yol. Öyle bir yoldayım ki nefsim yarınlarda takılı gözüm umutlarımı arıyor. Yol ki dünde başlayıp bilinmezde biten. Sessizlikte ki umutların ardından bana uzak düşen.

22 Şubat 2015 Pazar

Küçük Gemiler Mutluluk Getirir Bazen


Tam ortasındayken kayıpların ellerim yalnızlığın o çorak topraklarını avuç avuç gökyüzüne savururken. Payıma düşeni yaşamaya razı olmuşken, tutamıyorum içimdekileri işte. Nasıl görünüyorum sence.  Biliyor musun hiç umurumda değil. Her yerde ağlayabilirim. İçimdekileri yaşamak mı daha çok acı verir bana yoksa var edileni kabullenerek kendi arzularım düşüncelerim, isteklerimin, beklentilerimin cellâdı olarak son noktalarını kendim koymam mı?...
Uzak bir rotadan dönüş yapan küçük gemileri bekliyorum.
Her insanın bir yanı benim gibi eksik midir? Yoksa her insan tam da benim mi bir yanım eksik kalıyor. Hükmettiğim zannı ile düşüncelerimi sorgulasam dahi sürekli bir şey eksik kalıyor bir tarafta. Tüm eksiklerimin sebebi, yaşamımdan, yarınımdan tek beklentisi olan ben miyim?
Son bulan düşünceler, duygular acıların mı yoksa gecikmiş mutluluğun mu habercisidir.
Beynindeki bu düşüncelerle boğuşurken buluyorum bazen kendimi.
Biliyor musun?
Küçük gemiler yapıp mutluluğu, umutları, yarının düşlerini içlerine yüklemek isterdim.

Benim gibi viran bir limanda sendeleyerek ayakta durmakta zorlanan insanlara. Karanlık denizde kaybolan düş kırıklıkların yakamoz gibi salındığı gözyaşlarından denizlerde bir yoldaş arayanlara, nefessiz kalanlara acılarla yaratılan kıyılara sığınan insanlara.
Küçük gemiler Büyük mutluluklar getirir bazen, insan yaşamak için bir neden arar ya neden arayanlara bir neden olması…

Nedenlerini hatırlatmak için.

17 Şubat 2015 Salı

Anlat!


Geçmişten bugüne ne yaşadıysak kelimelere, cümlelere karışır ve muhakkak bir gün karşılaşırız.
Beklide hatırlanacak kadar bile kalmadık hayatta yaşadıklarımı unutmak hakkım! Unutkan biri değilimdir yaşam bende hatırlanacak hiçbir şey bırakmadı. Şimdi faydası olmayan teselliler çalınıyor kulağıma, bir adım sonra nereye gideceğim, onu bile bilmiyorum.

Hayatımızın kaç yaşamdan, yaşamışlıktan, mutluluktan, hüzünden oluştuğunu bilemiyoruz, yaşadığımız şuan nelerden oluşuyor. Mutluluklarımız hayal kırıklarımız Sevmelerimiz, aşklarımız,  hayatın acımasızca öldürdüğü düşlerimiz, temennilerimiz neyin karşılığı?

Belki de bu cinayetlerin faili biziz farkında olmasak ta.
"Natamam" öykülerde hep bir yanımız.

Bu yaşamda öyküler umutla başlıyor da hüzünle son buluyor.
Yaşamdan bir iki  soru kalır yanıtı var mıdır bilmem?. Kalırsa birkaç soru kalır benden
Bir de birkaç cümle, birkaç şiir iyi yada kötü...



29 Ocak 2015 Perşembe

Aşk Bir İhtilâldir

Söyleyebildiklerimden daha fazlasını anla.
Anlatılmamış sükûnet… Her gün dün gibi.
Mağlup oldum sen çıkmazında vefasız bir aşka. Şimdi günahlarda adaklarım. Kavuşmanın hükmünü bağlayan ayrılıklardır. Sana gelemeden kendimden eksildim. Kabul ettim.
Hayatı kendi renklerimle süsledim…
Sen de orada kal diyor şeytan.
Bitmesin diye bitmiş olan…
Sevda üstüne nefs ne söylemişlerse yalandır.
Her yüreğin içinde bir aşk saklı…
Bilirsin ya en son yürek ölür ve aşk yüreğe emanettir.
Kıyamette AŞKI yürekten soracaklar.
Ve... Bilirim; Aşk Bir İhtilâldir





 
 


 
 

24 Ocak 2015 Cumartesi

Sahi Nedir Sevmek…


Kimi sevdadan yanar kiminin yanacak kadar ateşi bile yoktur.
Su da sarhoş, rüzgâr da sarhoş, toprak da sarhoş, ateş de sarhoş!
Yüreğin mumunu bırak, yana dursun.
Sahi sevmek… Mumdan Kanatlarla Ateşe Uçmak mı?...

22 Ocak 2015 Perşembe

Uzun Bir Hikaye


Zihnimde var ettiklerim, deneyimlendiklerim, bazen has bel kader yaklaştıklarım.
Savaştıklarım, yok olmaya mahkûm bıraktıklarım.

Neşe ile karşıladıklarım gözyaşlarımla uğurladıklarım.
Can diye sarıldıklarım Ca(N) kırıklarıyla kaldıklarım.

Uzun bir hikâye...
Bilmediğim, görmediğim yapamadıklarım.

Düşlediklerim hayata tutunduramadıklarım.
Neşem kederim...

Kendi nefsimde var edip bir köşede sakladıklarım.
Hikâyem de rastladıklarım paragraf arasına sakladıklarım.

Uzun bir hikâye...

20 Ocak 2015 Salı

Sessizliğin Gölgesi




Kimi zaman önümdeki yol sürekli değişmekteyken hayatın bir birini izleyen düşüncelerin bir yansıması gibi yalın bir çizim atölyesi... Ne resmedersen zihnine onların birer yaşanması gibi…
Deneyimlerin sözcüklerle ardı ardına sıralanışı...
He sabah kendim için bir yol çizsem diyorum. Hata yapmaktan, kendim olmaktan korkmasam diyorum. Kendi özümde,kendi zihnimde var olup var olan boşlukları doldurmadan umarsızca yaşamak istiyorum başkalarına ait o teorileri, varsayımları kendi hayatımda ki boşluklara koymadan.

Bu aralara keyfim pek yerinde değil…
Kendimi bir izdihamda hissediyorum, kendimle ilgili yüzlerce cevapsız sorular ve sorgular izdihamı. Ben bende olmayan neyi kendime verebilirim ki olanlarım ne nelerim eksik bunları da bilmiyorum. Oysa bazen bunların hiç önemi kalmıyor sadece yaşam telaşının içinde sonsuz bir kaosun içinde kaybolmuş oluyorum kendimi bulduğumda, bana bahşedilenler bir ödül mü ceza mı?
Neyin nelerin sonsuza kadar bir anlamı var ki?...
Korkularımı yaratan, gerçekleri ne kadar gerçek geçmişte ki deneyimle diklerimle yarını var eden ben değil miyim? Ben ancak zihnimde ve yüreğimde var edebildiğim kadarım sanırım. Bazen her şey tamam kimi zaman her şey olabildiğince yarım.

Akıl çıkmazında bir kısır döngü....
Var olduğunu bildiklerimi inkar etsem bir şeyler değişir mi ya da olmayanları kendimde var etsem başka bir yere varabilir miyim? Kendimi var etmek istiyorum yeniden sil baştan var edebilir miyim?
Her ummadığım vakitte karşımda duruyor zihnimde ki düşüncelerimin deneyimlerimin gölgesi.
 

 

15 Ocak 2015 Perşembe

Sevdan Dokunduğu Her Yeri Kanatır


Belkide gözlerimim son şafağı…
Sevdanın hançeri yüreğimde bilenen izleri var.
Artık gün yüzü göstermediğim sana biriktirdiklerimin şafak vakti…
Sevdan dokunduğu her yeri kanatır…

14 Ocak 2015 Çarşamba

İki Ayrı Beden...


 
İki ayrı yalnızlık… İki ayrı düşünce… İki ayrı rüzgâr…

İki ayrı mevsim... İki ayrı yaşam… İki ayrı ruh…

İki ayrı rüya... İki ayrı öykü… İki ayrı aşk…

Bir olup aynı hayata yazılır.

13 Ocak 2015 Salı

Ben Bendeki Seni Anlatamam


Nice zamandır yazmak istediklerim var sana.
Uzun bir gecenin şafağında sana kavuşmanın derdindeyim.
Sessiz soluksuz gelip sessizce anlatmak istediklerim var.
Hasretin düştü yine sol yanıma…

Göz bedeni görür, Gönül ise gönül’ü,
Aşkı nereye ve ne nasıl yazabilirsin?

Hangi kalemin mürekkebi dayanır?
Yüreğindeki hangi hissi aşk’a sakladın?

Hangi duyguyla yüreğini akladın?
Ben anlatamazken sana bende ki seni, sen bendeki seni nasıl anladın?

12 Ocak 2015 Pazartesi

Bu Kentin Sokakları


Sevda demini salınca gönül sokaklarına…
Bu kentin ardında çalan sana dair türküler
Ve ben sen olur düşerim yollara
Ne mavi gökyüzü ne de temenniler avutur beni
 
Yine de her sokak başında arar gözlerim seni…

11 Ocak 2015 Pazar

Günah Keçisi


Biz mi bir şeyler bekliyoruz hayattan? Yoksa hayat mı bizden bir şeyler bekliyor?
Egomuz, benliğimiz bedenimizden ayırdıklarımız ebedimi gerçekten, yoksa zihnimizin uçsuz bucaksız denizinde hırsımızı, öfkemizi, beklentilerimizi, acılarımızı, mutluluğumuzu biz mi var ediyoruz bize ait denizin en bengi yerinde.
Hayat için gerekenleri biz sıralıyoruz değil mi? Ardı ardına, sonra olmazlarımız oluyor ve duygusal depremlere uğrayıp, egomuzla düello yapar hale geliyoruz…

Sanırım biz insanlar kendi ID’lerimizi kendimiz kodluyoruz sonra hayatla inatlaşarak muzaffer bir zafer bekliyoruz. Ve sonra kaybedince savaşta yaralıların yaralarını sarmaya çalışıyoruz, bu arada kendimizden bir parçayı daha kaybettiklerimizin listesine alıyoruz…

Neden hayatla müzakere yapıp var olanı yaşamak için çabalamıyoruz…
Kayıplardan önce insanın birçok nedenlere cevapları hazırken, yitirdiklerinin listesi kabardıkça cevapların yerini sorular almaya başlar.

Beklentiler eğer ki sonunda mutluluğa ulaşmazsa…
Yaşananların ne anlamı var” sorusu ilk oluşan sorudur zihnimizde.

Yaşananlarla beraber bu sorular uzar gider tıpkı ardımızda bıraktığımız beklentiler gibi.
Ve en sonunda o sorulardan oluşan iç dünyamızın prensi yada prensesi oluruz. Elimizdeki o sihirli değneği birilerine değdirerek “Günah Keçisi ”ilan ederiz…

10 Ocak 2015 Cumartesi

AŞK



Sende Kendimi Buldum
Sakın korkma!
Aşkın duyguların ve tüm yaşanmışlıklarının en iyi şahididir yürek,  Göğüs kafesime yaslanıp yorulan yüreğimi seyrediyorum. Kalplerdeki her yaranın bir merhemi vardır
Aşk  “hep ölüme kadar yazılmış bir hikâye olarak” bilinir.
Hâlbuki ne başlangıcı belidir ne sonu…

9 Ocak 2015 Cuma

Sessiz Hikâye…


Kendimi anlatırken... Bir baktım ki, sayfalar bomboş... Herkese küserim. Bir kelam daha etmem halden anlamayan insanlarla… Ve bir tebessüm daha düşer yüzümden. Eylül yalnızlığı değiyor yüreğime. Nevbahar'dan hazan mevsimine.
Başımızın üstünde, bizim yasalarımızın hiçe sayıldığı bambaşka bir dünya gizli. Bir bilinmeyen içinde yarınımızın kaderi yazılı… Hepimiz, kayıplarımıza dayanabilecek şekilde yaratıldık…
Toprak altında bir yürek, üstü örtülmüş bir hayat…Herkesin bir hikâyesi, bir sevdası vardır ve bir duası hayatta ya hikâyesi, ya sevdası ya da duasının izi bakidir. Herkesin bir kalemi vardır ve birde bomboş sayfaları…
“Hayatım boyunca hikâyemi anlatabileceğim kimseye rastlamadım, hiç kimseye…”
Karanlık zifiri karanlık bir gece bütün suç ben de gece olsaydım keşke... 
Bambaşka düşlere, yüreklere sahip nefslerin yolları bir anda, hiç beklenmedik hikâye ile kesişir. Hayata dair tüm bu duyguları bir daha tadabileceğini hayal bile edemeyen nefs için her şey yolundadır. Ta ki… Yarının sırlarıyla dolu hayat verdiklerini geri isteyene kadar...
Uzar gider bu hikâye….

Hatırlatma!!!

Copyright © 2010-2023 Haktan Kalay

İçerikler kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz, alıntı yapılamaz.
Alıntılanan sadece yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde tüm hakları saklıdır.
Bu blogda yer alan tüm müzik, fotoğraf ve diğer telif hakkı içeren içerikler salt tanıtım amaçlıdır.

İletişim: Email




 
Google+