Umut elden gelen değil sadece biz insanların zihninde var ettiği bir temennidir.
Her nefsin kendi tercihi olan bir yolu var; bazen çok canımız yansa da
yürümekten vazgeçmeyeceğiz düştüğümüzde sadece dizlerimiz değil kalbimizin de
acıdığı deneyimler tadacağımız bir yolumuz…Başkasının tercihleri onların yollarını çizecektir. Bizim tercihimiz ise onların değil bizim yolumuzu gösterecektir.
Bazen mutluluğa kucak açıp mutlulukla karşılaşacağımız tebessümlerimizin kahkahalara arkadaşlık ettiği mahcup değil parlayan gözlerimizle geleni karşıladığımız bir yolda yürüyeceğiz…
Eninde sonunda tercihlerimizin yada bizim hayırlısı dediğimiz ardındaki şerri görmediğimiz bir yolda yürümeye devam edeceğiz. Yeni deneyimlerin bu yolda karşılaşılanların hepsinin bize öğretecekleri yâda gösterecekleri var. Yürüdüğümüz yol, istikamet ne olursa olsun…
Olmayacak işe denilen âmini,
Kaybetmek korkusuyla yapamadıklarımızı,
Verilen şifayı almayı,
Görmeyenin gözüne sokulan parmağın can acıttığını,
Gösterecek tercih ettiğimiz sırat. Hep ama hep kalbimize dokunacaktır. Geçmişte yürüdüğümüz yol, yeni tercihimiz olan yolla aynı istikamete çıkmaz!
Yürüdüğümüz, çabaladığımız ve bilmediğimiz yolda peki ne düşer insanın payına, Sorun şu ki; gördüklerimiz, bildiklerimiz, varsaydıklarımız, beklediklerimiz, zaruri gördüklerimiz ile YOL arasında bir uyuşmazlık var. Oysa koşullar ya da sonuçlar umduğumuz gibi olmadığında da, bizim yine olmasını umut ettiğimiz şeyler için çaba göstermek gibi bir seçimimiz vardır.
UNUTMA!!
Zaman miadını tamamlanmış olanları götürür ve aldıklarının yerine, ”BİZİM” için yeni güzellikler getirir. Yürüdüğümüz yolun bize öğreteceği bir şey vardır, tıpkı umutla umutsuzluğun kesiştiği bir yerlerde arafta kalıp...
Umutsuzluktan umudu öğrendiğimiz gibi. Her ilkbahar sonbaharın ardından gelir.