İnanmak için kendimi zorluyordum hayata…
Yaşamakta olduğum hayatın ve istediğim mutluluk ve düşünceler denklemini
kuramadan her gün sil baştan kalıba sığdırmak için çabalarken buluyordum
kendimi. Yarının peydahladığı bilinmezlik ürkütüyor beni içimde ki beni
kaybediyorum sanki…Sen nasıl yaşıyorsun hayatı…
Yaşamak istediklerini düşüncelerini bir karanlık odaya hapis edip belleğimizde oluşturulan o birimlerle mi yoksa bugünün anın her dakikasını sindirerek ve her anlamda keşfederek mi?
Yaşamana izin veriyor mu hayat bunları yoksa sende bir köşede
duygularını saklıyor musun?
Zihninde ve deneyimlerle oluşturduğun o evrenden nasıl sıyrılıp gün
yüzüne çıkabiliyorsun.
Yoksa sende mi hayatla karşılıklı zar atıyorsun…Bizleri bu haddeye getiren ne?
Hayat, ah keşkeler, yanlışlar, varsayımlar, ihtimaller mi? yoksa
kendimiz mi?
Neden hep suiistimal ettiğimiz kendimizi var etmeyip yeni bir kişilik
yaratma telaşımız neden bu var olma gerçeğimizi görmeyip yarından korkarak
dünün arkasına saklanışımız. Neden ihtimallerle örülü hayata direnmeden kabullenişimiz.
Kendi gözlerinle
sorgulamak mı? Yoksa başka gözlerin gölgesinde yol almak mı?
Bunları anlata bilmek için kendini bir başına sorgulaman gerekiyor,
korkularınla yüzleşmen ve düşüncelerini sahiplenmen ve ilk başta seni sen
olarak senin kabul etmen gerekiyor.
Hazır mısın kendine merhaba demeye…