Yukarıdaki noktalamalar uzar gider anlatamadıktan sonra.
Bir meçhulün yolcusu olursun. Farkında bile olmadan sebepler seni usulca ardından sürükler ya bir nedenin vardır ardından kan revan koştuğun ya da bir bilinmezin arkasından peydah olursun ve bir bakarsın arkana, ardını bile görmediğin keşkelerin dizilmiştir.
Hep nergis çalardım ama nedenim vardı küçüklüğüm benliğim gibi çorak topraklarda büyümüştü. Viran bir şehrin darmadağın bir sokağın çocuğuyduk biz, ne nergisimiz vardı ne de bir resmimiz, usulca yaşardık nedensiz plansız sebeplere ihtiyacımız yoktu bir tek bir yırtık uçurmam vardı her bahar birkaç parça bant bulur uçurmaya çalışırdım ama oda benim gibi soluksuz kalırdı yarı yolda.
Şimdi ruhuma ağır geliyor en hafif yük bile oysaki çocukluğum daha bir sert ve ağırdı heybetli bir adam gibi yüklenebiliyordum o katıksız halimle. Kim bilir belki de yüreğim, bedenim yorgun değildi yada daha gözü karaydım peki şimdi beni, bizi korkutan ne
Sevmek mi?
Hayat mı?
Yarının endişesi mi?
Kendimi sorguladığımda neden hep ağır yaralarımın kabuğu yeniden kalkıyor, neden ben ve yaralarımı ayıramıyorum ikisini birbirinden ayırmak bu kadar zor mu?