İçerikler kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz, alıntı yapılamaz. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde tüm hakları saklıdır.

16 Ağustos 2014 Cumartesi

OLMAK! İLAHİ BİR SIR “KÜN”...


Aynada yüzleştim kendimle ve… Olmak! ilahi bir sır “kün” (كُن فَيَكُونُ)…O halde herşey mümkün! Kolay değildir ama muazzam ödülleri vardır” bu yüzleşmelerin saklandığımız o korkularımızın, kaygılarımızın ca(N) kırıklarımızın ardında.
Bir yandan yaşanmamış daima bir sonra ki vuslata ertelediğimiz, ihmal edilmiş heveslerimiz kendi nefsimsimizde var ettiğimiz her ne varsa sessiz adımlarla gelip penceremizi tıklatır…

Başka bir deyişle; İnsanın nefsi olmadan varlık sahibi olması, yani Yaratan’dan aldığı ışığı yansıtacağı bir mecra bulması  mümkün değildir.
Ne yaparsak yapalım sevilmek, olduğumuz gibi kabul edilmek ister içimizde bir ŞEY! O arzuya duyarsız kalamaz ve ”yolun bizi getirdiği aşamaya uygun” bir cevap bulmak için hayatı ve kendimizi yoklarız. 

Hakikaten nedir faydası, İÇİMİZDEKİ bu garip ayinin..?
Bir gün, bir olay yaşarız ve daha önce farklı bir şekilde okuduğumuz bir hikâyenin BİR YAPRAĞINA düşeriz…
Doğru” olanın peşine düşmek, nasıl olur da bir yanılsamaya, bir kayboluşa dönüşür?

Elbette, hayatta her şeyin mubah olduğuna inanmak sayesinde. ”Doğru” dediğimiz şey, EL’AN (yani anda)öyledir…
“Tevafuk” sadece ilahi bir sır değil, yaşamın sırrına dair sihirli bir kelime.
Bu Yaşam’da Fazla kaptırıp gittiğimiz ama giderken aklımızı geride unuttuğumuz, ya da biçim itibariyle ilerleyip bilinç ve öz itibariyle geri kaldığımız  haller.

Aslında hayat yaşanacak deneyimler bize ”tanıdık” sandığımız şeyleri ”aslında tanımadığımızı” gösterir ve bu güne dek sırtımızı dayadığımız  ”DAĞLARIN”  önemi azalır.

İç bütünlüğü sağlayamamış olmak, akılla duyguyu, söz ile davranışı, teori ile pratiği, bedenle ruhu bir edememek, zaten hep biraz yarım ve biraz kayıp olmaktır…

”BEN GÖREMİYORUM, SEN GÖSTER! BEN BİLMİYORUM, SEN BİLDİR! BEN YAPAMIYORUM SEN YAPTIR” demek hayırlara vesiledir…

1 Ağustos 2014 Cuma

Yas & Hicaz

 
Düşünüyorum…
Yarına neler bırakacaklarımı ve dünden bugüne bıraktıklarımı…

Bakıyorum…
Korkularımla yüzleşip penceremden bakıp, bağımı kopardıklarıma…

Anlayamıyorum...
Küçülen dünyanın, büyük sancılarını, değişen dünle bugün arasındakileri, en kötüsü tanımlayamadığım yaşamımı.
Masumiyetin insana en büyük hediyesi, acılarla hüzünlerle baş başa bırakıp usulca kulağına fısıldadığı bir mutluluk temennisi…

Aklımda yer eden hangi düşlere düşmüş, hangi düşlere inanıp, sonra küsmüştüm hayata bilmiyorum.
Hayat adını verdiğim fırtına beni bir sağa, bir sola savuruyorken. Hayatın ağır tozları ise üzerimde arsızca yer etmişken. Sanırım aradığım cevaplar, yaşadıklarımın ardından tebessümlerimin bozamadığı  bu sessizlik anlarında gizliydi...

Herşey sanki bir alışkanlıktan, aynı yalanın tekrarından ibaretmiş gibi…

    “Oysa ben… Hayatı aynı anda hem yaşayıp, hem anlayamadım. "

Hatırlatma!!!

Copyright © 2010-2023 Haktan Kalay

İçerikler kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz, alıntı yapılamaz.
Alıntılanan sadece yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde tüm hakları saklıdır.
Bu blogda yer alan tüm müzik, fotoğraf ve diğer telif hakkı içeren içerikler salt tanıtım amaçlıdır.

İletişim: Email




 
Google+