Aynada yüzleştim kendimle ve… Olmak! ilahi bir sır “kün” (كُن فَيَكُونُ)…O halde herşey mümkün! Kolay değildir ama
muazzam ödülleri vardır” bu yüzleşmelerin saklandığımız o korkularımızın,
kaygılarımızın ca(N) kırıklarımızın ardında.
Bir yandan yaşanmamış daima bir sonra ki vuslata ertelediğimiz, ihmal
edilmiş heveslerimiz kendi nefsimsimizde var ettiğimiz her ne varsa sessiz
adımlarla gelip penceremizi tıklatır…
Başka bir deyişle; İnsanın nefsi olmadan varlık sahibi olması, yani
Yaratan’dan aldığı ışığı yansıtacağı bir mecra bulması mümkün değildir.
Ne yaparsak yapalım sevilmek, olduğumuz gibi kabul edilmek ister
içimizde bir ŞEY! O arzuya duyarsız kalamaz ve ”yolun bizi getirdiği
aşamaya uygun” bir cevap bulmak için hayatı ve kendimizi yoklarız.
Hakikaten nedir faydası,
İÇİMİZDEKİ bu garip ayinin..?
Bir gün, bir olay yaşarız ve daha önce farklı bir şekilde okuduğumuz bir
hikâyenin BİR YAPRAĞINA düşeriz…”Doğru” olanın peşine düşmek, nasıl olur da bir yanılsamaya, bir kayboluşa dönüşür?
Elbette, hayatta her şeyin mubah olduğuna inanmak sayesinde. ”Doğru”
dediğimiz şey, EL’AN (yani
anda)öyledir…
“Tevafuk” sadece ilahi bir sır değil, yaşamın sırrına dair sihirli bir
kelime.Bu Yaşam’da Fazla kaptırıp gittiğimiz ama giderken aklımızı geride unuttuğumuz, ya da biçim itibariyle ilerleyip bilinç ve öz itibariyle geri kaldığımız haller.
Aslında hayat yaşanacak deneyimler bize ”tanıdık” sandığımız şeyleri ”aslında tanımadığımızı” gösterir ve bu güne dek sırtımızı dayadığımız ”DAĞLARIN” önemi azalır.
İç bütünlüğü sağlayamamış olmak, akılla duyguyu, söz ile davranışı, teori ile pratiği, bedenle ruhu bir edememek, zaten hep biraz yarım ve biraz kayıp olmaktır…
”BEN GÖREMİYORUM, SEN GÖSTER! BEN
BİLMİYORUM, SEN BİLDİR! BEN YAPAMIYORUM SEN YAPTIR” demek hayırlara
vesiledir…